Hacın’da objektif olmak…


2016 yılına kadar Adana’ya birkaç kez oradaki Ermeni yerleşim yerlerini, köylerini ve geride kalan Ermeni mahallesi artıklarını fotoğraflamak için gittim.

Her seferinde de şehrin çevresindeki sarp yolların götürdüğü köylerden boş elle döndüm.

Biliyordum çok Ermeni var oralarda. Ama Adana zaten zor bir memleket. Hele ki bir Ermeni gazeteciye konuşmak çok daha zorlaştırırdı memleketi konuşanlar için.

Şehir merkezinde İHD’nin birkaç paneli için gittiğimiz etkinliklerde her zaman yanıma yanaşıp Ermeni olduğunu söyleyenler oldu. Hatta halen süren bazı dostluklarımız da var.

Bugün Avrupa’da iyi Ermenice bilen, Hacınlı ‘Türk’ dil bilimcile ve tarihçiler de var. Ama onlarla bile Ermenilik muhabbetini hep üstü kapalı yapabildik.

Geçtiğimiz hafta Artı Tv’deki Gamurç programında da Adana’dan bahsettiğim sarp köylerden birinden Hacın’dan Müslümanlaştırılmış Ermenilerin hikayesini anlatmaya başladık. Mezopotamya Ajansı muhabiri Hamdullah Yağız Kesen’in başlattığı bir Hacın’da kalanlar belgeselini konu ettik.

Kesen geçtiğimiz yıl boyunca Hacın’a yaptığı birkaç ziyarette yerelde kendi hikayesini anlatmaya başlayanları kaydetmiş.

Tam istediği gibi bir belgesel çalışmasını henüz bitirmemiş olsa da ilk çıktılarını bizimle paylaştı.

Yayının tamamını şuradan izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=X4Q1jUbK2Kg&t=115s

HACIN BALIKÇISI

Hacın’ın girişindeki balıkçının adı Hacın Balıkçısı. Sahibi Zahit Samsa, yıllardır yaşadıklarını anlatırken hep ironik , hep çekingen cümleler kuruyor.

Geride kalmanın tek yolu Müslüman olmaktı. Ne yapsınlar?” diye anlatıyor atalarını.

Hemen sonrasında “Ne diyelim, onca insan ölmedi mi diyelim, öyle diyenler de var, desinler, ölmedi mi yani?”

Hep soru işaretleri ile biten cümleleri işyerinin adına takılan ve rahatsız olan Hacınlıların şikayetlerini dile getirmesi ile günlük hayatına yansıyan sıkıntılarına işaret ediyor.

Aslında Hacın’da herkes kimin kim olduğunu biliyor. Ama işte balıkçının adının Hacın olması ile birilerini rahatsız edebiliyor. Sorun da bu. Neden Saimbeyli değil Hacın.

Hacın’ı silmek için çok uğraştı bu Cumhuriyet, ama bir balıkçıda da olsa isminin yaşıyor olması, topraktan tarihin fışkırması gibi. Geçmişi silmek silmek isteyen, yaşanmışlıkları yaşanmamış sayan bir zihniyet için tehlike çanlarının çaldığı yerdir o balıkçı.

Bir dükkan ismi ile başlar her şey.

Unutmayalım. Van’da Ermeni Vartan’ın açtığı otel sonrasında diasporalı Ermeniler Ahtamar’a daha çok gitmeye başladılar.

Sonrasında önce otelin adının Vartan olmasından, sonra da Ermeni olmasından rahatsız olan yerli otorite önce oteli sonra Vartan’ı sildi Van’dan.

Ama zihniyeti silemedi. Uyanmıştı bir kere kış uykusundaki geçmişin hayaleti.

8 AY SÜREN MÜCADELE

Ermeni Soykırımın’dan önce 30.000 Ermeni ve 5.000 Müslüman nüfusu olan Haçın’da iki çarşı, değirmenler, köprüler, manastırlar ve kiliseler vardı. En eskisi 11. yüzyılda inşa edilmiş Surp Hagop manastırıydı.

Kentin Ermeni nüfusu önce 1896’da Hamidiye katliamlarına, daha sonra da 1909’da Adana katliamına uğradı.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Kilikya’da Fransa Mandası kurulduğunda soykırımdan kurtulan 8 bin Hacınlının memlekete döndüğü söyleniyor.

Adana’nın Fransız yönetimine geçmesi ile birlikte Hacın’dan Ermeniler için yeniden hayat başladı. Okullar kiliseler açıldı. Gazeteler yayınlanmaya başladı. Yıkılmış, yakılmış binalar restore edilmeye başlamıştı.

Ancak Fransızlar’ın bölgeden çekilme kararı ile birlikte Hacın tekrar bir katliam tehdidi ile karşı karşıya kaldı.

Geri dönen 8 bin Ermeni inatçı idi. 1915 öncesinde silahsızlanma taraftarı olanlar bu kez aynı hataya düşmemek için örgütlendi. Tümenler kuruldu.

1920’de Avukat Karapet Çalyan’ın girişimi ile Öz Savunma Yüksek Konseyi kuruldu. Komutan olarak Sargis Cebeciyan, yardımcısı olarak da Aram Terzian (Yıldırım) atandı. Dört bölük ve 60 atlıdan ibaret bir güç oluştu. 16 yaşından 50 yaşına kadar erkeklere 132 tüfek ve 200 bomba dağıtıldı, daha sonra Fransızlardan 300 tüfek daha alınarak gönüllülere verildi.

Bunları söylemek veya yazmak bir gizlilik değil. Bu belgeler bugün Ermenistan’da soykırım müzesinde de var. 1920’de Ermeniler birçok başka kentte olduğu gibi kendi varlıklarını koruyabilmek için öz savunma yaptılar. Bu isyan değildi.

Başka toprak talepleri yoktu. Sadece eşit hak talepleri vardı.

Hacın’da direniş 8 ay sürdü.

Arada Türk ordusu müzakere yolunu bile denedi ama olmadı. Direniş ancak cephane bitince kırılabildi.

Adana’da yayınlanan Davros gazetesi 15 Ekim’de duyurdu Hacın’ın düştüğünü. Şehrin tamamen yok edilmesi emri verilmişti. Öyle de oldu. 6000 Ermeniden geriye sadece 365 kaldı.

Onlar da canlarını Güney Amerika ülkelerine kaçarak kurtarabildi.

YENİ HACIN

Bugün Ermenistan’da birçok Osmanlı Ermeni yerleşiminin adının önüne ‘yeni’ eklenmiş hai ile haritadan bulabilirsiniz. Bunlardan biri de Hacın’dır. Nor Hacın yani “Yeni Hacın” işte bu kurtulan 365 Ermeninin torunlarının kurduğu kasabadır.

1958 yılında Güney Amerika’ya kaçan Ermenilerin talebi ile Sovyet Ermenistan Devleti’nin de kabulü ile kasaba ilan edilmiş ve bugüne kadar da Hacınlılara kapılarını açmıştır.

Bu kasabada 1978’de açılan müzede Hacınlılara ait birçok belge ve bilgiyi bulmak mümkün.

Ama bir tek geride kalanlarla ilgili bilgiler yok. O da Samsa ailesinde var işte. Hacın balıkçısında var.

İşte bu yüzden istemiyorlar Hacınlıların konuşmasını.

Çünkü birileri konuştukça soru soranlar artıyor.

İşte bu yüzden MHP’li milletvekilleri rahatsız oluyor bizim görüntüde küçük, çevrede büyük işler çıkaran programımızdan.

Hacın’da objektif olmadığımızı düşünen yerel siyasetçiler, keşke sınır açılsa da Yeni Hacın’a bir gitseler. Hacın’dan kurtulan 365 kişinin torunları ile bir tanışsalar…

Yorum bırakın