Bir kez daha köprü…


15 02 2023 artigercek

Çatışmalı sınırları olan ülkeler arasında en önemli siyasi malzeme konularından biridir köprüler.

Genelde ya bir savaşla ya da bir taraf diğer tarafa geçmesin diye kaçanların arkalarından yıktıkları ya da yaktıkları yapılar bunlar.

Ermenistan dışişleri bakanı Ararat Mirzoyan’ın mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’na yaptığı ziyarette de yine bu köprülerden biri gündeme geldi.

Kars’ta Ani kentinde bir ayağı Türkiye’de diğeri Ermenistan’da olan ipek yolu köprüsüydü gündemdeki.

Bu köprünün restorasyonu ile iki ülke arasındaki sınırın açılması konusunda ön çalışmaların da yapılacağı söyleniyor, köprüyü birlikte onaracağız diyordu iki dışişleri bakanı.

30 yıl sonra ilk kez

İsterseniz gelin buraya nasıl geldi iki ülkenin dışişleri bakanlarının sohbeti, onu açalım. Türkiye ve Ermenistan arasındaki Alican sınır kapısı 30 yıl sonra ilk kez Türkiye’deki deprem felaketi sebebiyle açıldı. Margara Köyü’deki aynı isimli köprüden geçen insani yardım tırları Türkiye’ye gönderildi Ermenistan tarafından.

Bir haftada iki konvoy geçti.

100 tonluk yardımlar Adıyaman’a gönderildi.

Bu 100 tonun içerisinde genelde yiyecek ve içeçek malzemesi var. Çoğunlukla da Ararat Fabrikasının konserveleri.

Ermenistan’daki en eski ve en büyük şirketlerden birinin son bir hafta içerisinde hızlıca stokunu yardım kampanyasına bağışlaması takdire şayan.

Bu yardımın yanı sıra Ermenistan’dan 28 kişilik bir kurtarma ekibi de halen Adıyaman’da görevini yapmaya devam ediyor. Deprem bölgesi olan Ermenistan’ın 1988 yılında yaşadığı ağır Spitak depreminden aldığı dersle kurduğu deneyimli kurtarma ekipleri şimdi Adıyaman’da görev yapıyor.

Bu ekipler daha önce Adapazarı depreminde de göreve gelmişlerdi.

Bugünlerde normalleşme adımları atmaya çalışan Türkiye ve Ermenistan’ın tarihinde depremlerde kader birliği var. Yukarıda bahsettiğim 1988 yılındaki Gümrü, Spitak depreminde de bölgeye Alican kapısından yardım gönderen ülkelerden biri Türkiye’ydi. Gümrülüler, Öte yandan üzerine küfürlü mesajlar yazılı Azerbaycan’dan gelen çöp dolu yardım kolilerini hiç de iyi anımsamazken, Türkiye’den gelen yardımların zor dönemde çok yardımcı olduğunu söylerler.

İkili normalleşme oldu üçlü normalleşme

Mevlüt Çavuşoğlu ve Ararat Mirzoyan’ın bugünkü basın toplantısında özellikle dikkat çeken birkaç cümle vardı. Bu toplantıda Çavuşoğlu, Türkiye – Ermenistan normalleşmesini ilk kez bu kadar açık bir şekilde Türkiye Azerbaycan Ermenistan normalleşmesi olarak telafuz etti.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barışma sürecindeki gelişmelerle ilgili Mirzoyan’dan bilgi aldığını söyledi ve Türkiye Ermenistan normalleşme sürecinden “Ermenistan’ın, Türkiye ve Azerbaycan ile normalleşme sürecinde yaşanacak ilerleme, bölgemizin huzur ve refahına katkı sağlayacaktır” şeklinde bahsetti.

Bu da bu normalleşme sürecinde baştan beri beklenen adımlardan biriydi aslında. Türkiye bu sürecin bir yerinde Azerbaycan’ı işin içine çekerek olası bir başarısızlığı da onun üzerine yıkmaya çalışacaktı.

Süreç zaten hiçbir zaman Azerbaycan’dan bağımsız olmadı. Ancak ismi ikili normalleşme süreci açıklamalarında hiç üçlü normalleşme şeklinde zikr edilmemişti.

Çavuşoğlu olası bir seçim yenilgisini hissetmiş olacak ki, kendilerinin başlattığı bu süreci tamamlayamama durumunda kendinden sonra diplomatlara bir miras bırakmış istemiş olabilir.

Hoş altılı masa da bu konuda, son mutabakat mesajında şu anki hükümetten daha farklı bir şey yapmayacağını belirtmişti. Demek ki bu konuda da çok Bir şey beklememek gerekiyor.

İşte böyle durumlarda fırında daha önce pişmiş hazır planlar ortaya çıkarılır Türkiye diplomasisinde. İşte Ani Köprüsü (Ermenice Gamurç) bu aşamada çıktı ortaya.

Hrant Dink’in öldürüldükten sonra adına kurulan vakıftan çıkan ilk kitabının kapağında çekildiği resimde gördüğümüz Ani Köprüsü.

Her gittiğimizde Türkiye’den Ermenistan’a bakış attığımız o köprü.

Bu köprünün restore edilmesi üzerinden bir normalleşme süreci kurgusu ilk değil. Daha önceki süreçlerin hepsinde de bu gündeme gelmişti.

İki ülke arasında kurulan futbol diplomasisi zamanında da Abdullah Gül’e bu konuda hazırlanan dosyalar sunuldu. Serj Sarkisyan da onayladı.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) projesi olarak konuşuldu, 2014’te planlandı ve fizibilitesi yapıldı.

Ancak bir türlü hayata geçirilemedi.

Bu konuda birkaç noktaya değinmekte fayda var. Bu köprü aslında çok küçük bir köprü, dolayısı ile üzerinden eskisi gibi kervanlar geçecek değil. Psikolojik bir önemi olduğundan bu köprüden bahsediliyor sürekli.

İki ülke arasında yakılan köprülerin inşaası manasında.

Yoksa bahsi geçen İpekyolu köprüsü tek şeritli bir köprü. İki ülke arasında herhangi fiziki bir hareketlilik yaratmaz.

Ancak bu köprünün ‘birlikte inşaası’ iki ülkenin birbirinin 30 yıldır tanımadığı bürokrasisini tanıması ve anlaması için önemli bir atölye çalışması olabilir.

İki tarafta da çalışma yapılacağından, iki taraftan da mimar ve mühendisler çalışacağından, inşaat izinleri ve yapı bürokrasisi konusunda karşılıklı uyumluluğun testi için küçük bir laboratuvar görevi görebilir bu köprü.

Yorum bırakın