ÂYINESI ‘AKIT’TIR KIŞININ!


İki gündür dillerden düşmeyen bir fotoğraf. Bugün Hürriyet’teki köşesinde Ahmet hakan da yazmış. ne yapılmak isteniyor diye anlamaya çalışmış o da. Birçokları da bu minvalde kalem oynatmışlar. Anlamaya çalışmanın bir manası yok aslında neyi kaynak aldığı bilinen bir başbakanın gelecek dönemde yıldızını parlatacağı basın organının “Yeni Akit” olacağının işaretidir bir anlamda bu yapılan.

Fotoğraflar üzerinden siyaset yapmaya çalışmanın başta kendisine yararı olmayacağını çok iyi bilen başbakan, yarattığı kendi bekasına hükmetmenin çeşitli yollarını bulmuştur aslında…

Nasıl mı?

Öncelikle kendisinin ya da bir şekilde ailesinden birilerinin desteği veya “yakini” nin desteklediği yayın kuruluşları medya organları dışında gazetecilere, köşe yazarlarına ve tüm düşünenlere yaptığı psikolojik baskı sonucunda marjinalleştirmiştir bu medya organlarını. Eskiden birbiriyle konuşan medya artık kim lafını döndürmeye kalkarsa kalksın şaşmamaktadır.  Bir bakarsınız Kemalist bir yazar İzmir’den çıkıp köşe yazarı olmuş sonra da bir tv kanalında “sol”cu olarak kendisini lanse etmektedir.

Aynı şekilde adında “sol”un kokusu olan  medya kuruluşlarının şu kritik günlerde manşetlerini bırakın ilk sayfalarında açlık grevlerinden tek kelime bahsetmeden geçebilmektedir. Başbakan’ın istediği de budur zaten. Yayınları ve yayıMları marjinalleştirerek kendi yarattığı medyanın görünürlüğünü artırmak.

İşte oluyor. Türkiye’nin en çok satan gazeteleri ve en çok okunan köşe yazarları rakamsal olarak devletin elinde şu anda. Halkın %47′sinin oyunu gelecek tehdidi ve başarılı bir psikolojik siyaset ile esir alan hükümet, kendi esirlerine yayın yapan kendi yayınlarını oluşturup okutuyor.

Alternatiflere hayat yok. Varsa bile kendi aralarında. Başbakan’ın ördüğü Çin seddinin dışında. işte fotoğraf üzerinden siyaset de buna benziyor. Çin’e benzeyen ekonomi, Çin’e benzeyen çalışma koşulları ve yasaların yanı sıra ithal ettiğimiz duvarı da anmak gerek belki bu arada.

Başbakan Yeni Akit’in yayınladığı bu fotoğrafı iki gündür konuşarak, diyor ki aslında bize; “Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur!”

Açlık grevinin adı dahi çıkmadan ortaya 17 Temmuz’da yenen yemeğin fotoğrafının 17 Temmuz’da çekilmiş olmasının bir önemi yoktur. Ahmet Hakan’ın Hürriyet’te yazdığı şahitliğini bile görmezden gelmesini sağlayabilir bekasına. Gerekirse Temmuz ayının adını değiştirip Ekim yapabilir Başbakan isterse bu konuda.

Bir tanrı kompleksi örneğidir yaşanan…

Peki ama tanrı kompleksinin altına kalanlar…

Bir fotoğrafçı dostum şu hikayeyi anlatmıştı birkaç yıl önce:

“Sovyetler birliği dağılınca. Tüm eski Sovyet ülkelerinde milliyetçi hareketler hortladı. Birdenbire birikmiş bir milli enerji patlaması oldu. O sırada da tüm komünistleri akıl hastanelerine kapattılar. Onları tutuklayamazlardı.  Yeni kurdukları cumhuriyetçi rejimlerinde bu ilk aşamada yapılabilecek en kötü imajı oluştururdu. Onların hepsini akıl hastası ilan ettiler. Sovet ülkelerindeki kapanan tüm fabrikaları da cezaevi görünümünde akıl hastanesi. Kaçmasınlar diye de dikenli tellerle ve asker gardiyanlar diktiler kapılarına. O insanlar 10 yılda öldüler zaten. Ölmeyenler de gerçekten akıl hastası oldular 10 yıl içerisinde.”

İşte şu anda Türkiye’nin içinde bulunduğu durum budur. bizi de koca bir akıl hastanesine kapatıp hepimizi deli olduğumuza inandırmaya çalışıyorlar. Halkı ya da başbakanın bekasını da bizlerin deli olduğuna. İşin kötüsü bazılarının kendilerini şimdiden gerçekten deli konumunda algılamaları. İşte en acısı da bu. giderek çoğalacağımıza, bölünerek azalıyoruz…

Fotoğraflarla siyaset Başbakan’ın kaçınması gereken en öneli konu oysa ki. Kendi kendi aile albümündeki fotoğraflara cevap veremediği sürece değil mi?

Share this:

Yorum bırakın